22 Aralık 2009 Salı

Kalp ve Damar Hastalıklarının Beslenmeyle İlişkisi

Kalp ve damarların yapı ve çalışmasının normal olması vücut sağlığı için çok önemlidir. Yüksek kan basıncı, damar sertliği, kalbi besleyen damarlarda ve kalp kapakçıklarında bozukluklar, kalp yetmezliği gibi birçok kalp – damar has­talıkları, özellikle orta ve ileri yaşlarda sık görülmektedir. Bu ve benzeri hasta­lıklar ölüm nedenlerinin başında gelmektedir.



Bilinen ve bilinmeyen nedenlerle, özellikle yaşlandıkça, kan basıncı yüksel­me eğilimi gösterir, damarların içinde küçücük lipit birikintileri oluşmaya başlar. Bunlar zamanla damarların iç yüzeyinde tabakalanır ve damar boşluğunda çıkın­tılar yapar. Bu çıkıntılar içine kalsiyum da çöker; damar esnekliğini yitirerek sert­leşir; damar çapında daralma da olduğundan kan dolaşımı normal olmaz. Bazen, çıkıntı yapan birikintiler parçalanarak kanla hareket ederken, büyüklüğüne gö­re kan damarlarını tıkar ve tehlike yaratır. Örneğin, kalbi besleyen damarlarda; tıkanma enîarktüs’e yol açar, beyin damarlarında tıkanma, bu organın beslenme­sini engeller.

Kalp ve damar hastalıkları çok çeşitlidir. Bunların herbirinin oluşumu ve-, ilerlemesinde kalıtım, çevre ve kişisel özellikler, yaş, kötü alışkanlıklar ve beslen­me durumu gibi çok değişik etmenlerin rolü olduğu bilinmektedir.

Bazı yanlış beslenme uygulamalarının etkileşiminin kalp – damar hastalıklarına riski (yatkın­lığı) artırdığı anlaşılmıştır. Bunlar başlıca altı grupta toplanabilir:

1. Enerji dengesizliği sonucu oluşan şişmanlık ve zayıflık kalp – damar has­talıklarına riski artırır. Bu hastalıklar, şişman ve zayıf kişilerde normal ağırlıkta olanlardan çok daha sık görülmektedir. Şişman kişilerde kan hacmi artar, genellikle kan basıncı da normalden biraz yüksek olur. Bu durumlar kalbin çalışmasını; ve yükünü artırarak yorar. Sonuçta kalp yetersizliği oluşumu kolaylaşır.

2. Protein, enerji yetersizliği, tiamin eksikliği ve birçok besin öğesinin ye­terli alınmayışı, bazılarının aşırı alınmasının etkileşimi kalp ve dolaşım bozukluk­ları yapabilir.

3. Kanda kolesterol ve toplam lipit düzeylerinin normalden yüksek olma­sı kalp – damar hastalıklarına riski artırır. Bu nedenle, kanda kolesterol ve öteki lipitlerin düzeylerini yükseltici etkisi olan beslenme uygulamaları, kalp ve damar hastalıklarına riski artırıcı etmen sayılmaktadır.

Çok dereceli doymamış yağ asitlerince zengin olan mısırözü, ayçiçeği ve-pamukyağı gibi bitkisel yağların kan kolesterolünü ve öteki lipitlerin düzeyini düşürücü, doymuş yağ asitlerince zengin hayvansal yağların ise yükseltici etkisi? olmaktadır. Zeytinyağı, çok dereceli doymamış yağ asitlerince yetersiz olduğun­dan, sayılan bitkisel sıvı yağlar kadar etkili değildir. Birçok araçtırmada; çok de­receli doymamış yağ asitlerinin, posanın ve bitkisel besinlerin kan lipitlerini dü­şürücü; aşırı derecede hayvansal besinlerin, aşın hayvansal proteinlerin, posasız diyetin ve fazla sükrozun kan lipitlerini yükseltici etkileri gösterilmiştir. C vitamini ve niasinin ise kolesterolü düşürücü etki gösterdiği belirlenmiştir.

4. Bazı araştırmalarda, çay ve kahvede bulunan “kafein” denilen maddenin; kan kolesterol ve toplam lipit düzeylerini yükseltici .etkileri olduğu bulunmuştur. Bu sebeple, aşırı çay ve kahve kalp – damar hastalıklarına hazırlayıcı etmen ola­rak sayılabilir. Sigaranın, nikotin gibi zararlı maddelerinin koroner damarlar üze­rindeki kötü etkileri yanı sıra, kan pıhtılaşmasını artırıcı, kan kolesterolü ve öteki ipitlerini yükseltici etkileri saptanmıştır. Tütündeki nikotin ve katran miktarları­na, içilen miktara ve süreye göre artmak üzere sigaranın genel sağlığı bozduğu, kalp – damar ve akciğer hastalıklarının oluşumunda ve ilerlemesinde önemli risk etmeni olduğu anlaşılmıştır.

5. Alkolün, kalp atışlarını ve kanın damarlarda akışını hızlandırıcı, kalbin yükünü artırıcı etkisi vardır. Damarları genişletici etkisi olduğu gerekçesiyle kalp hastalarına bir zamanlar alkol almaları önerilmişse de bunun doğru olmadığı anlaşılmıştır. Alkol; yüzey kısımlardaki damarları genişletir, oysa derin kısımlar­daki damarları genişletmez. Tersine, yüzeysel damarlarda fazla kan birikimine ve genişlemeye karşı korumak için iç damarlarda büzülme olur. Damarların daral-masıyla iç sıcaklıkta düşme ve yaşamsal olaylarda yavaşlama başlar. Fazla alko­lün, kalp – damar hastalıklarının oluşumu ve ilerlemesinde rolü olduğu kabul edilmektedir.

6. Aşırı tuz kan basıncını yükseltici etki gösterir. Bu yüzden, fazla tuz tü­ketimi kalp – damar hastalıklarının oluşumu ve ilerlemesinde önemli bir etken sayılmaktadır.

Kalp ve damar hastalıkları çok çeşitlidir; bunların herbirinin oluşumunu et­kileyen birçok etmen vardır. Bu etmenlerin tümünü önleme olanağı olmamakla “birlikte, yeterli ve dengeli beslenme, birtakım kalp – damar hastalıklarına karşı korunmada önem ta§ır. Kalp – damar hastalıklarının bazılarının oluşmasını, iler­lemesini kolaylaştırdığı sanılan uygulamalardan kaçınmak için, beslenmede ve .günlük yaşamda aşağıda belirtilen esaslara uyulması gerekir:

1. Ömür boyu yeterli ve dengeli beslenmelidir.

2. Şişmanlıktan ve aşırı zayıflıktan korunmak için diyetin enerji değeri ih­tiyaca göre ayarlanmalıdır. Enerjinin yağlardan gelen oranı % 25-30 dolayında tutulmalı, yaşlandıkça hayvansal yağlar azaltılmalı, kuyrukyağı ve içyağı gibi yağ­lar kullanılmamalıdır. Yağda kızartmalardan ve yanmış yağ kullanmaktan kaçınma­lıdır.

3. Saf şeker az tüketilmeli; aşırı çay, kahve gibi içeceklerden kaçınılmalı; sigara ve alkol içmek gibi kötü alışkanlıklar edinmemelidir. Sükrozun yağa çev­rilmesinin daha kolay olduğu sanıldığından, bu şekerin tüketiminde ölçülü olun­malıdır.

4. Yaşlandıkça, ‘dört beyaz” denilen tuz, şeker, yağ ve un gibi besinler azaltılmalı, kan kolesterol ve öteki lipitlerin yükseltici etkisi olan besinlerin tü­ketiminde ölçülü olmalıdır.

5. Yılda iki kez doktor kontrolünden geçmeli ve doktorun önerilerine uyul­malıdır.

6. Düzenli, dengeli, ölçülü bir yaşama biçimi benimsenmeli; aşırılıklardan kaçınmalı; aşırı baskı, öfke korku, coşku ve üzüntülerden olabildiğince uzak du­rulmalıdır. Hastalıklardan olabildiğince korunmalı, ancak hastalığa yakalanma korkusu ve kuruntusu içinde aşırı kısıtlama ve gerginliklerden de kaçınmalıdır. Bunların da hastalıklara yatkınlığı artırabileceği unutulmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder